CUMHUR VE CUMHURLA DALGA GEÇENLER

CUMHUR VE CUMHURLA DALGA GEÇENLER
Seçimler yaklaştıkça ülkemizde tansiyon artmaya. Geçerli geçersiz, inanılır veya inanılmaz vaatler sıralanmaya başladı. Tabi bizlerde millet olarak vaat edilenle vaat edenin geçmişine bakmak ve vaat ettiğini yapıp yapmayacağını buna göre değerlendirmek ve yorumlamak durumundayız.
Mesela, bir aday çıkıp diyor ki; “ ben kazanırsam, makamıma bisikletle gideceğim.” Sanırım Avrupa’daki bazı siyasetçilerden bu olayı görüp etkilenmiştir. Bunu söylemesi ve vaat etmesi milletimizi gerçekten de etkilemiş ve duygulandırmış olabilir. Fakat meselenin bir diğer tarafından bakınca sanki ‘milletin aklıyla dalga geçiyor’ gibi geliyor. Zira saygıdeğer adayımız aşağı yukarı yirmi yıldır milletvekili ve bugüne kadar şahsen ben onu bisikletle meclise gittiğini hiç görmedim. Hadi ben görmedim kendisi bile şimdiye kadar kullandığını söylemedi. Gerçi bazen insanlar evrim geçirebiliyor. Nitekim adaylık süreci meydana çıkana kadar caminin önünden geçmeyenler, aday olunca hemen en yakındaki camiye gidip, avluda Cuma namazı kılıp, ellerini havaya kaldırıp, Allah’a dua ederken gözleriyle de sağda solda kamera arayabiliyor. Hem de bu insan karşı tarafa yıllarca, “ dini siyasete alet etmeyin.” Söylemini dillendirdiği halde bunu rahatlıkla yapabiliyor.
Bir de, “birleştirici olacağım.” Diyenler var. Kim bunlar? ‘Terör örgütü propagandası yapmak, üyesi olmak ve yönetmek’ suçlarından cezaevinde yatan, beynelminel terörist olduğunu söyleyip onlara arka çıkan. Devletimizi anarşist, milletimizi katil olarak yaftalayan ve dış güçlerin kucağından inmeyen kişi adaylar var. Bunların ve bunlara destek olanların ne kadar samimi olduklarını milletimiz yine bilmektedir. Hem de o kadar samimiler ki bu milleti bölmek için işbirliği yapmadıkları iç ve dış düşman, el ele vermedikleri terör örgütü kalmamıştır. Bunları anladık ve biliyoruz. Peki, bunları ziyarete giden ve onlara teveccüh gösteren adaylara ne demeli. Kurulduğu misyona bu kadar ters ve o partiyi kuran yüce insana bu kadar tezat bir siyasi parti olabilir mi? Memlekette ne kadar terör örgütü varsa hepsine düşüncü özgürlüğü adı altında konuşma ve barınma hakkı tanıyan bu parti, iktidara geldiği en son seçimi dipçik zoruyla yapmamış gibi şimdi tutturmuş, “ohal kalksın.” Söyleminde bulunuyor. Ülkemizin içinde bulunduğu nazik durumlar ortadayken etrafımızı düşman çevirmeye çalışırken onlara karşı yek vücut olması gereken bir parti nasıl olur da terör örgütleriyle içli dışlı olan bir partiyle bu kadar yakın olabilir? Yarın öbür gün ahirete gittiklerinde şu an hükmettikleri partiyi kuran yüce insanın huzuruna çıktıklarında ne diyecekler? Nasıl onun yüzüne bakacak, nasıl cevap verecekler?
Birisi de çıkar der ki, “ ben falancayı memleketine gönderecem. Artık ben ülkemde mülteci istemiyorum.” Diyerek ortalığı inletmektedir. İnsana sormazlar mı, “ sen hiç aç kaldın mı? Sen hiç annesi ve babası öldürülmüş, masum bir çocuğun dünyaya baktığı gibi baktın mı? Sen hiç sokaklarda dilendin mi? Sen hiç 50 kişilik bir bota 250 kişi olarak binip, denizin ortasında boğulma tehlikesi yaşadın mı? Sen nasıl Türk’sün?” demezler mi? Sen nasıl bir vicdana sahipsin. Sen nasıl ‘ ben anne’yim.’ Diyebiliyorsun? Gerçi vicdanın olsa daha dün öptüğün ele bugün tükürmeye çalışmaz biraz olsun vicdan muhasebesi yaparsın. Bugün muhalefette güzel konuşanın yarın iktidarda ne yapacağını tahmin etmek zor değildir. Sözü fazla uzatmadan ve siyasete bulaştırmadan bitirmek istiyorum. Zira benim yazdıklarım siyasi bir tercih veya siyaset yapmak olarak algılanmasın, ben sadece benim aklıma takılan soruları sorup milletimizin içten içe düşündüklerini dillendirmeye çalışan basit sıradan bir vatandaşım.
Milletimiz der ki; “ bize inanmayacağımız vaatler vermeyin. Bize, bizden olmayan, bize tuzak kuran, bizi yok etmeye çalışan teröristlerle kucak kucağa olmayın. Bizi aptal yerine koymayın.” Der.
Allah, hepimizi aklımızla dalga geçmeyen, vicdanlı insanlara teslim etsin. Allah milleti ve devleti için ölümü göze alanlara fırsat versin.
Fatih KAPLAN 10.05.2018